Günlük Yaşantınızdaki Olaylar Çerçevesi =)
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Günlük Yaşantınızdaki Olaylar Çerçevesi =)

Sohbet,Oyun vs.
 
AnasayfaGaleriAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Edebi Değerli Hikayeler 2

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
NoNamE
Admin
Admin
NoNamE


Mesaj Sayısı : 303
Yaş : 31
Kayıt tarihi : 09/10/07

Edebi Değerli Hikayeler 2 Empty
MesajKonu: Edebi Değerli Hikayeler 2   Edebi Değerli Hikayeler 2 Icon_minitimePtsi Ocak 28, 2008 5:06 pm

Pembe Kurdela
--------------------------------------------------------------------------------

Orta yaşlı ve düzgün giyimli bir adam sessizce kafeye girerek köşedeki masaya oturur . Garsona sipariş vermek için beklerken yan masadaki gençlerin kendisine bakarak güldüklerini fark eder . Belli ki yakasına taktığı küçük pembe kurdele şeklindeki rozetine gülmektedirler . Bu alaylı bakışları görmezden gelen adam yan masadakilerin bu ısrarlı sırıtmalarına dayanamayarak elini lacivert ceketinin yakasındaki rozete götürerek ,

"Bu mu?" diye bakışlarıyla sorar . Bunun üzerine yan masadakiler yüksek sesle gülerek ,

"Küçük güzel pembe kurdeleniz lacivert ceketinize pek te yakışmış !"diyerek sırıtmaya devam ederler . Orta yaşlı adam yan masadan bu sözü söyleyen delikanlıya dönerek ,

"Lütfen masama buyurun bunu tartışalım" der .

Biraz önce tüm sevimsizliğiyle sırıtan delikanlı sebebini anlayamadığı bir utanma ve sıkıntı hissine kapılsa da gelip masaya oturur . Orta yaşlı anlayışlı ve yumuşak bir sesle ,

"Bu rozet tüm dünyada , içinde olduğumuz Ekim ayında , kadınların göğüs kanseri bilincini yaygınlaştırmayı ifade ediyor . Ben bu rozeti annemin adına takıyorum ." der . Bu açıklama karşısında şaşkınlaşan delikanlı ,

"Çok üzüldüm , anneniz göğüs kanserinden mi öldü ? diye sorar .

"Hayır" diye cevaplar orta yaşlı adam , "Annem sağ , ama beni bebekliğimde göğüsüyle besledi . Bu yüzden annemin göğüsü için ve sağlığı için Tanrı' ya şükür ediyorum" diye devam eder .

" hımm" diye kekeler delikanlı . "Peki"

"Bu rozeti karım için takıyorum" diye devam eder orta yaşlı adam .

"Karınız da herhalde iyi ?" diye sorar delikanlı .

"Evet , evet" diye cevaplar orta yaşlı adam. "Karımın göğüsü her ikimiz için aşk ve sevgi kaynağı olmuştur her zaman , ayrıca 23 yıl önce sevgili kızımızı beslemiştir göğüsüyle . Karımın göğüsü ve sağlığı için de Tanrı' ya şükür ediyorum" diye devam eder .

" Sanırım kızınızın sağlığı için de takıyorsunuz ?" diye sorar delikanlı .
"Hayır" diye cevaplar orta yaşlı adam üzüntüyle . "Kızımı bir ay önce göğüs kanseri nedeniyle kaybettik . Yaşının çok genç olduğunu düşünerek ihmal etmiş göğüsünde fark ettiği kitleyi , bu nedenle geç kaldık" .

Genç delikanlı , yüzündeki utangaç ve üzüntülü bir ifadeyle
"Çok üzgünüm beyim özür dilerim" der .

"Kızımın anısına öğünerek takıyorum bu küçük pembe kurdeleyi . Bu sayede çevremdekileri de aydınlatabiliyorum . Şimdi evine git ve karınla , kızınla , annenle konuş" diye devam eder orta yaşlı adam , yavaşça elini cebine uzanarak çıkardığı küçük pembe kurdele rozetini uzatırken . Delikanlı yavaşça öne uzanarak

"Yardım edebilir misiniz ?" diye mahcup mahcup sorar ...


Ekim ayı , göğüs sağlığı bilincini geliştirme ayı . 40 yaşına gelen her kadın her yıl bir defa muayene olmalı ve mamografi denilen göğüs filmini çektirmeli , bunu çevresindeki kadınlara da anlatarak onları bu konuda teşvik etmeli . Saygılarımızla , size ve tüm kadınlara sağlıklı günler dileğiyle ,
__________________

Patates, Yumurta ve Kahve
--------------------------------------------------------------------------------

Bir zamanlar, her şeyden sürekli şikayet eden; Her gün hayatinin ne kadar berbat olduğundan yakınan bir kız vardı Hayat, ona göre, çok kötüydü ve sürekli savaşmaktan, mücadele etmekten yorulmuştu.
Bir problemi çözer çözmez, bir yenisi çıkıyordu karşısına.
Genç kızın bu yakınmaları karşısında, mesleği aşçılık olan babası ona bir hayat dersi vermeye niyetlendi.
Bir gün onu mutfağa götürdü.
Üç ayrı cezveyi suyla doldurdu ve ateşin üzerine koydu.
Cezvelerdeki sular kaynamaya başlayınca, Bir cezveye bir patates, diğerine bir yumurta, sonuncusuna da kahve çekirdeklerini koydu Daha sonra kızına tek kelime etmeden, beklemeye başladı.
Kızı da hiçbir şey anlamadığı bu faaliyeti seyrediyor ve sonunda karşılaşacağı şeyi görmeyi bekliyordu.
Ama o kadar sabırsızdı ki, sızlanmaya ve daha ne kadar bekleyeceklerini sormaya başladı.
Babası onun bu ısrarlı sorularına cevap vermedi.
Yirmi dakika sonra, adam cezvelerin altındaki ateşi kapattı.
Birinci cezveden patatesi çıkardı ve bir tabağa koydu.
İkincisinden yumurtayı çıkardı.
Daha sonra son cezvedeki kahveyi bir fincana boşalttı.
Kızına dönerek sordu: - "Ne görüyorsun ?"
"Patates, yumurta ve kahve" diye alaylı bir cevap verdi kızı.
"Daha yakından bak bir de" dedi baba , "patatese dokun."
Kız denileni yaptı ve patatesin yumuşamış olduğunu söyledi.
"Ayni şekilde, yumurtayı da incele". Kız, kabuğunu soyduğu yumurtanın katılaştığını gördü.
En sonunda, kızının kahveden bir yudum almasını söyledi.
Söylenileni yapan kızın yüzüne, kahvenin nefis tadıyla bir gülümseme yayıldı.
Ama yine de bütün bunlardan bir şey anlamamıştı "Bütün bunlar ne anlama geliyor baba? "
Babası, patatesin de, yumurtanın da, kahve çekirdeklerinin de ayni sıkıntıyı yaşadıklarını, yani kaynar suyun içinde kaldıklarını anlattı.
Ama her biri bu sıkıntı karşısında farklı farklı tepkiler vermişlerdi.
Patates daha önce sert, güçlü ve tavizsiz görünürken, kaynar suyun içine girince yumuşamış ve güçten düşmüştü.
Yumurta ise çok kırılgandı; dışındaki ince kabuğun içindeki sıvıyı koruyordu. Ama kaynar suda kalınca, yumurta sertleşmiş katılaşmıştı.
Ancak kahve çekirdekleri bambaşkaydı. Kaynar suyun içinde kalınca, kendileri değiştiği gibi suyu da değiştirmişlerdi ve ortaya tamamen yeni bir şey çıkmıştı.
"Sen hangisisin" diye sordu kızına.
"Bir sıkıntı kapını çaldığında nasıl tepki vereceksin?"
"Patates gibi yumuşayıp ezilecek misin? "
"Yumurta gibi, kalbini mi katılaştıracakcaksın? "
"Yoksa, Kahve çekirdekleri gibi, başına gelen her olayın duygularını olgunlaştırmasına ve hayatına ayrı bir tat katmasına izin mi vereceksin "

Siz Hangisisiniz.........?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://launcher.yetkin-forum.com
NoNamE
Admin
Admin
NoNamE


Mesaj Sayısı : 303
Yaş : 31
Kayıt tarihi : 09/10/07

Edebi Değerli Hikayeler 2 Empty
MesajKonu: Geri: Edebi Değerli Hikayeler 2   Edebi Değerli Hikayeler 2 Icon_minitimePtsi Ocak 28, 2008 5:07 pm

Papatyanın Hikayesi
--------------------------------------------------------------------------------

Koskoca bir bahçede harikulada çiçekler içinde bir papatya.. Ve papatya aşık olmuş, yanmış tutuşmuş ak sakallı bahçıvana..
Bir ümit bekliyormuş. Yüzlerce çiçeğin arasından Onunla, sadece onunla saatlerce ilgilensin.. Buz gibi suyunu sadece ona döksün istiyormuş.. Sadece ona değsin makası, Sadece ona gülsün dudakları.. Kıskanıyormuş bahçıvanı, Kırmızı güllerden, Sarı lalelerden, Mor menekşelerden.. Zambaklardan... Papatya, sadece bahçıvan için açıyormuş, Bembeyaz yapraklarını..
Bir gün, Aşkı öyle büyümüşki.. Papatya yapraklarını taşıyamaz olmuş.. Eğilivermiş boynu.. Toprağa bakıyormuş artık.. Bahçıvanın sadece sesini duyuyormuş.. Ayaklarını görüyormuş.. Bunada şükür diyormuş.. Yetiyormuş ona, bahçıvanın varlığını hissetmek.. Zaman akıp gidiyormuş.. Papatya bahçıvanın yüzünü görmeyeli çok olmuş.. Ne var sanki boynumu kaldırsa Bir kerecik daha görsem yüzünü diyormuş..
Ve işte bir gün..
Bahçıvan papatyaya dopru yaklaşmış.. İncecik bedenini ellerinin arasına almış.. Elindeki sopayı, köklerinin yanına, toprağa sokmuş bir iple papatyanın gövdesini bağlayıvermiş sopaya.. Papatya o an daha çok sevmiş bahçıvanı.. Hala göremiyormuş onu, ama bedeni kurtulmuş..
Uzun bir müddet sonra, Bahçıvan uğramaz olmuş bahçeye.. Gelen giden yokmuş.. Kahrından ölecekmiş papatya.. Ama işte bir sabah... Hortumdan akan suyun sesiyle uyanmış.. Derin bir oh çekmiş.. Çılgıncasına sevdiği bahçıvan geri gelmiş.. Birden, kendisine doğru gelen iki ayak görmüş.. Bu onun delicesine sevdiği bahçıvan değilmiş.. Başka birisiymiş.. Adamın elinde bir de makas varmış.. Papatyanın kafasını kaldırmış yukarıya doğru..
Ne güzel açmışsın sen öyle demiş.. Bu gencecik, yakışıklı bir delikanlıymış.. Gözleri gök mavisi, saçları güneş sarısyımış.. Ama gövden seni taşımıyor demiş. Elindeki makası papatyanın boynuna doğru uzatmış.. Ve bir hamlede bağını gövdesinden ayırmış.. Papatya yere düşerken hatırlamış sevdiğini.. O ak saçlı, ak sakallı, yaşlımı yaşlı bahçıvanı hatırlamış.. Birde o gencecik, yakışıklı delikanlıyı düşünmüş.. Ve o an anlamış, neden o yaşlı bahçıvanı sevdiğini.. O her şeye rağmen, papatyaya emek vermiş.. Ona hiç bir zaman güzel olduğunu söylememiş, ama onu aslında hep sevmiş..
Papatya anlamış artık..
Sevgi, emek istermiş...
Yere düştüğünde son bir kez düşünmüş sevdiğini.. Teşekkür etmiş ona içinden.. Son yaprağıda kuruduğunda, biliyormuş artık..
Gerçek sevginin, söylemeden, yaşamadan ve asla kavuşmadan varolabileceğini...
__________________

Papatyam
--------------------------------------------------------------------------------

Yine ağaçlar çiçek açıp kuşlar yuvalarına döndüler parklar bahçeler çocuklarla dolup tastı acık mekanlarda sarkıcılar sahneye çıkmaya başladı geceleri odamın camı açılmaya başladı evet yaz mevsimi yine misafir olmuştu güzel yurdumuza
Tatile gidiyorum yeni bir macera yeni bir aşk için tüm yılın yorgunluğunu sıkıntısını atmak için en önemlisi uzun sure etkisinden kurtulamadığım yaz askımı bulmak için bahçede iskambil kağıtlarından yaz askıma fal baktım yeşil gözlü kumral biriymiş heyecanla bekliyorum gelmesini ah diyorum simdi yanımda köpeğim olsa da beraber gitsek tatile eğer şans öldüysen çok üzülürüm ama eğer başka bir sahip bulduysan onun sözünü dinle sahibinin sözünden dışarı çıkma bana ait olduğunu göster.sahilde baktığım her köpek bana seni anımsatıyor kalbimin yarısı beni bırakan kız arkadaşımda yarısı ise sende beni andığın her an hissedebiliyorum.seni yaz askım bile unutturamaz kumsalların üzerinde güneşlenip aşk yaralarımı kapatmaya çalışıyorum plajda oynayanlara bakıp hayal kuruyorum hakemi olmayan basket macı yapıyorum kırık potalara basket atmaya çalışıyorum maç bitiminde soğuk sulara atıyorum ayağı merdivene sıkışmış kıza yadım ediyorum gözlerine bakıyorum yeşil aradığımı buldum galiba diyorum baktığım falda yeşil gözlüydü kurtardıktan sonra kendimizi suya bırakıyoruz ikimiz de durmaksızın yüzüyor ve konuşuyoruz adı papatya kumraldı uzun bir boyu vardı tesadüf ki evi bizimkine çok yakındı o günün aksamı ona adı kadar güzel papatyalar aldım ve karşılığında öpücükle ödüllendirildim onların tatili bitiyordu onlar evine gidecekti bende tam aradığımı bulmuşken kaybetmiştim benim sansım yok zaten giderken yetişememiştim telefonu da alamamıştım büyük sessizlik içinde yürürken ne yapacağıma bilmiyordum ondan başka kimse yoktu tanıdığım öylece kalmıştım yerimde kumsala doğru iniyordum tam denize girecektim ki buluştuğumuz kayanın üzerine baktım üzerinde yaz mevsimi gelip papatyalar yeniden açana kadar beni bekle seni seviyorum yazıyordu moralim düzelmişti demek oda beni unutmamış şimdi gelecek yaz onu bekli cem burada bir daha ayrılmamak ve bırakmamak üzere o zamana kadar fotoğrafının arasına sıkıştırdığım papatyalara bakacağım.
__________________

Padişahın Elbisesi
--------------------------------------------------------------------------------

Günlerden bir gün, yıllardan bir yıl, bir padişahın ganimet malından eline çok güzel ve tarif edilmez bir kumaş geçer. Terzi başını çağırtıp o kumaşı eline verir. Terzi başı kumaşı görünce aklı başından gider. Ve sanki hasta olur. Padişaha kaftan kesmek için yaklaşıp evvela tahmin için eline arşın alır:

- Sultanım, üstatlar, "bin ölç bir kes, ölçmeden kumaşa el vurmasın hiç kes (kimse) demişler", der.

- Sultanım, bu kumaş kaftan olmaya el vermez, diye söyler. Dörtte bir, çeyrek daha gerekir ki, hazret-i sultana layık bir kaftan olsun.

Padişah çaresiz:
- Biraz dursun, der ve buna uygun parça bulunması için şehir ve vilayet aransın, diye emreder. Her ne kadar şehir baştan başa aranır ve memleket boydan boya taranırsa da ona münasip kumaş ve o beze uyar bir yoldaş bulunamaz. Padişah çaresiz kalıp bir başka terziyi davet eder:

- Şu güzel kumaştan bana iyi bir elbise yapıver, diye söyler.

Usta terzi de :" Bismillah" deyip iki dizi üstüne gelir. Kumaşı söyle bir tahmin edip sındısını eline alır, Padişahın nasıl gönlünden geçerse işte tam öyle, mükemmel bir elbise biçer. Padişah överek ihsanlar eder. Terzi ihsanları alıp elbiseyi dikmeye gider.

Nice zaman sonra, bir gün padişah gezmeye çıkar. Şehri dolaşırken bir oğlan çocuğunu o eşsiz kumaştan bir elbise ile görür. Padişah hayret ederek elbisenin aslını teftiş edip araştırır. Çocuğun, o elbisesini diken adamın oğlu olduğunu öğrenir. Terziyi getirtip:

- Usta, bu elbisenin parçasını nerede buldun?

Terzi:
- Sultanım size dikilen elbisenin artan parçasıdır.

Padişah:

- Ya bizim terzi başı "Bu kumaştan bir kaftan çıkmaz" derdi. Sen hem tam çıkardın hem de oğluna kaftan yaptın, nasıl oldu? der.
Terzi:
- Sultanım onun oğlu büyüktü; kaftan çıkmaz demesi onun içindi, der
__________________
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://launcher.yetkin-forum.com
NoNamE
Admin
Admin
NoNamE


Mesaj Sayısı : 303
Yaş : 31
Kayıt tarihi : 09/10/07

Edebi Değerli Hikayeler 2 Empty
MesajKonu: Geri: Edebi Değerli Hikayeler 2   Edebi Değerli Hikayeler 2 Icon_minitimePtsi Ocak 28, 2008 5:08 pm

Rüzgar ve Güneş
--------------------------------------------------------------------------------

Güneş ve Rüzgar, hangisinin daha güçlü olduğu konusunda tartışırlar. Ve rüzgar

"Sana benim daha güçlü olduğumu kanıtlayacağım "der.

"Şuradaki yaşlı adamı görüyor musun hani su üstünde palto olan. Bahse girerim o paltoyu üstünden senden çok daha çabuk sokup alabilirim."

Bu denemeye razı olan güneş bir bulutun arkasına gizlenir ve rüzgar bir fırtına gücüyle esmeye başlar. Ancak rüzgar şiddetini ne kadar artırırsa yaşlı adam da paltosuna o kadar sarınır. Sonunda rüzgar pes edip durulur ve güneş bulutun arkasından çıkarak yaşlı adama sıcacık gülümser. Bunu gören yaşlı adamın yüzünde bir hoşnutluk ifadesi belirir. Ve paltosunu çıkarır.

İddiayı kazanan güneş rüzgara
"DOSTLUK VE NAZİKLİK HER ZAMAN HAŞİNLİK VE ZORBALIKTAN DAHA GÜÇLÜDÜR.." der.
__________________

Rüzgar Saçlım
--------------------------------------------------------------------------------

Rüzgar, tüm hırçınlığıyla saçlarına vuruyordu bir sabah saati. Saçların, bir hapishane gibiydi adeta. Özgür kalmak istiyorlardı. Rüzgarla beraber dans etmek, hiçbir şey düşünmeden çılgınca savrulmak.Ve ben izliyordum seni saçlarının bir teline sarılmış, hayranlıkla.Rüzgar, okşuyordu sanki beni, bunu hissediyordum. Sende hissediyordun.Fakat, benden binlerce olmasına rağmen sen beni seviyordun.
__________________

Ruhumun Desibeli
--------------------------------------------------------------------------------

Lokma lokma ver, az az tattır özgürlüğü açlığıma. Sakın beni doyurma. Hep demir parmaklıklar olsun; gözlerindeki “ben”in önünde kirpiklerin. Sakın birkaç damla ile kilidini açma. Dünyanın en güzel F tipinden salma beni yalnızlığa. Mutsuzluğa çözme prangalarımı. İçinde sensizlik olan her cümlenin telaffuzundan esirge dudaklarımı. Beni adınsız bırakma.

Az az tattır özgürlüğü tutsaklığıma. Ne bileyim hep azarla içindeki şeytanı; aramıza girme ihtimali doğarsa. Ya da aklında bir tilki varsa beni sevmene ihtilaf, tut kuyruğunda savur onu baş aşağıya. Kırıtan bir yosmadır şüphe. Sen edebini koru ne olursun şüphe yolsuzuna aldanma. O ne yaparsa yapsın, sen usunu şüphe denizinde yelkensiz, dümensiz, bensiz bırakma. Ey yoksul düşlerimin varsıl silueti! Hayallerimi öksüzlüğe atma. En fazla virgüller olsun benli cümlelerinin kucağında. Ünlemlere, sorulara ve noktalara yer ayırma. Şair der ki: “Ey sevgili! Uzatma dünya sürgünümü benim.” Ey sevilen! Sen varsan uzadıkça uzasın dünya sürgünüm; yok, sen yoksan elimi yüzümü sürgünlere bulama. Ne olursun!

Lokma lokma ver, az az tattır sevgini bana. Eli savaş baltalı nankörlüğümü kudurtma. Kıymet bilmez etme beni. Ne arşa değsin başım, nede yerin dibine batayım. En güzel ortalamalarında avut beni. Beni ortalarda(!) bırakma. Sıradan sevgilere gark etme. Beni herkes gibi herkes kadar sevme. Nasıl birdenbire sevdiysen beni; yine öyle terk et günün birinde terk edeceksen. Ben hiç ihtimal vermek istemiyorum ama...

Az az tattır mantığını duygularıma mesela. Ne Juliet ol mantığına karşı sorgusuz savunmasız teslimkar. Ne de Einstein duygularına. Çıkar artık denklemleri yüreğimizden sevgili. Tabi ki Orhan Veli’nin böcekleri gibi -arzu et sadece- demiyorum. Ama... İste ne olursun hak ettiğin her şeyi. Verdiğimle yetinme, benim istediğim gibi sen de iste. Susma örneğin. Dudaklarınla konuşmasan bile gözlerinle; olmadı yüreğinle, olmadı gülüşünle. Ne yaparsan yap ama, Ruhumu desibelsiz bırakma.
__________________

Ruhum Sana Teslim
--------------------------------------------------------------------------------

Bu falda çıkmıyor bu sevdada bitmiyor yakamı bırakmıyor senin benimle olman kışın ortasında yazdan kalma bir günde denize girmek olsa gerek karşına çıkamaz oldum içimdeki his bana aşık oldun diyor ama öyle değil işte biraz yardım etsen bana ellerimden tutup denizden çıkarıp yanına alsan bu yalnızlık korkusunu daha yenemedim alıştım hep yanımda sen olunca yine seni bekleyeyim mi çamlık parkında yada o hep gittiğimiz sahildeki bankta sen yine omzuma başına koyup uyu ben ise özlediğim yüzüne bakayım sana gelirken çok sevdiğin o pastadan alıyım üzerine de gelin damat olsun yağmur altında o köşe başında seninle konuşmak için bekleyeyim marketten dönerken torbalarını taşıyıp hasret kaldığım gözlerine bakayım sana masal anlatayım aşk bahçesi o bahçede bir tek sen eksinsin çamların altında duran bir evim bile var ama sen yoksun geri dönersin diye bekledim ama sen gelmez oldun bu mevsimde bekledim seni ama takvim yaprakları biter oldu bu mevsimde yapraklardan silindi ama gelmedin belki öbür mevsim kuşlarla dönersin seni nerede bekleyeyim.aslında bilmediğim bir şeyi senin önüne serdim: Ruhumu sana teslim ettim yine gelmedin bedenimi de versem de gelmez misin?
__________________

Romantik
--------------------------------------------------------------------------------

-Romantik olmalıyım. Gamze ile buluşurken romantik olmalıyım. Hiçbir zaman hiçbir kızla buluşurken romantik olamadım hep ayı oldum ama bu sefer başarmalıyım. Yapacağım tek şey güzel şeyler düşünmek. Hani nasıl Peter Pan’de uçmak için güzel şeyler düşünmek gerekiyorsa romantiklik içinde aynısı gerekli sonuçta romantiklikte bir çeşit uçmak sonuçta neden mi? Ha ha (Hafiften bir gülümseyişti bu içtendi açıkçası) çünkü aşk insanın ayağını yerden keser de ondan Edebi Değerli Hikayeler 2 Smile

Faruk aynaya bakarken bunları konuştu kendisiyle. İnsanın en iyi dostu kendisiydi Faruk’a göre. O yüzden aynaya bakarken bir dostuna bakıyormuş gibi bakardı ve bir dostuyla konuşurmuş gibi konuşurdu. Bugün ona çok ihtiyacı vardı açıkçası. Gamze’yi etkilemeliydi. Gördüğü en iyi kızlardan biriydi , tam tipiydi. Bilgisayarı sevmesi özellikle Faruk için yeterliydi. Ne sohbetler ederdi eğer onunla birlikte olabilse off off. Tabi şimdi bunları düşünmenin sırası değildi odaklanmalıydı buluşmaya hayatında bir kez olsun romantik olabilmeliydi. Yola çıktı bir sahilde buluşacaklardı.

-Merhaba Gamze bunlar senin için.
Bir demet gül getirmişti paraya kıyıp. Bari işe yarasaydı.
-Aman Allah’ım bunlar çok güzel şey ben ne diyeceğimi bilemiyorum ay rengide kırmızı…
İşe yaramıştı başaracaktı bu gidişle.
-Boşver önemli değil sadece bir gül.
-Güller en güzel çiçeklerdir. Aşkı sembolize ederler. (Hafiften kızarmıştı)
-Evet doğru (Faruk’ta kızarmıştı hafiften) Hatta Öyle güzellerdir ki güzellikleri kızlarla kıyas bile edilir. Kadınlar bir çiçektir falan yani. Tabi buradaki çiçek her zaman gülle tasvir edilir. Ama bence öyle değil.
-Ne demek istiyorsun? Sinirlenmişti Gamze haklı olarak..
-Dur yanlış anlama. Ben benzetmeye karşı çıktım. Çünkü sizlerde diken yok ki. (İşte bu dedi kendi kendine. Gamze’nin suratı değişmişti tebessümü artmıştı.)
-İşte bu güzel bir iltifattı. İstersen şöylece sahilde bir yürüyelim ne dersin.
-Onun yerine sahilde oturmaya ne dersin hem güneşin batışını da izleriz. Güneş battığı zamanki renkler beni çok duygulandırır da o zaman yanımda bir de sen olursan…
Yapmıştı işte başarmıştı umduğundan da romantik çıkmıştı.sahile oturmaya gittiler. Kumların üzerine yan yana oturdular. Güneşin batışını tüm ihtişamıyla izlemeye başladılar. Faruk elini yavaştan Gamze’nin omzuna koyuyordu ki telefonu çaldı.
-Efendim (Nedir bu şans be )
-Alo oğlum benim annen , eve gelirken iki ekmek al olur mu?
-Tamam anne alırım kapatıyorum telefonu evde görüşürüz. (Telefonu kapattı Gamze’nin yüz ifadesi hafif değişmişti yanağından hafif bir makas aldı gülümsedi)
Elini tekrar kaldırdı Gamze’nin Omzuna koydu Gamze de başını Faruk’a yasladı. Bu sırada gene telefon çaldı.
-Abi eve gelirken bana çukulata alsana.
-Tamam Cemre alırım çukulata (Sesini yükseltmişti burada. Gamze’nin irkildiğini hissetti.) kapatıyorum.
-Faruk cep telefonunu kapatsan da rahat rahat otursak.
-Üzgünüm Gamze bazı yerlerden telefon bekliyorum. Biliyorsun bir iki kısa film yarışmasına katılıyorum hazırlıklarımız var.
Gamze ses çıkartmadı ama suratı çok asılmıştı. Onu teselli etmek için bu sefer yanağından öptü. Az bir şey işe yaramıştı. Morali de bozulmuştu bu ailesi de her yerde zırt pırt arayıp duruyor arkadaşlarının yanında rezil ediyorlardı birkaç kız arkadaşını da bu yüzden kaybetmişti. Derken gene telefon çaldı. Arayan numaraya bakmadan cevap verdi seslice.
-Ne var be bir rahat bırakmadınız yahu.
-Lan Faruk ne biçim konuşuyorsun sen babanla neredesin eşekoğlueşşek.eve niye gelmiyorsun çabuk eve gel.
-Baba arkadaşlayım konuşamam müsait değilim.
-Ne müsait değil mi ? Bağırmaya müsaitsin ama.
-Yeter be (Çığırından çıkmıştı Faruk) bir rahat bırakmıyorsunuz adamı ne öyle dakka başı arıyorsunuz adamı be.
-Kim aradı? Hem sen nasıl konuşuyorsun benimle?
-Kız arkadaşımla bir güneşin batışını izleyecektim hayatımda ilk defa romantik olacaktım ettiniz içine.
Kapattı telefonu hışımla.
Gamze bakıyordu ona sert sert.
-Ne bakıyorsun be ben buyum işte başlarım romantikliğinize de size de bir güneş batışı izleyelim dedik onda da yelkenleri suya indirdik. Güneşi bile batıramadan kendimi batırdım yuh olsun bana. Sana da elveda.

Romantik olmak kolay değil ki…
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://launcher.yetkin-forum.com
 
Edebi Değerli Hikayeler 2
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Günlük Yaşantınızdaki Olaylar Çerçevesi =) :: ! ! Ciddi Konular ! ! :: Edebiyat-
Buraya geçin: