Günlük Yaşantınızdaki Olaylar Çerçevesi =)
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Günlük Yaşantınızdaki Olaylar Çerçevesi =)

Sohbet,Oyun vs.
 
AnasayfaGaleriAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 100. Yıl Marşı

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
NoNamE
Admin
Admin
NoNamE


Mesaj Sayısı : 303
Yaş : 31
Kayıt tarihi : 09/10/07

100. Yıl Marşı Empty
MesajKonu: 100. Yıl Marşı   100. Yıl Marşı Icon_minitimeC.tesi Ocak 26, 2008 9:54 am

Şarkılarıyla gençliği mest eden, eserleriyle dizilere hayat veren sanatçı Kıraç, son bestesini, “Ben, Kasımpaşa Tribünü çocuğu bir fanatiğiyim” dediği takımı Fenerbahçe için yaptı.
Athena’nın menaceri Seçil Hanım’ın “Bu konuda kesinlikle röportaj yapmak istemiyorlar” sözleri umudumu bir hayli kırmıştı, Fenerbahçe için marş yapan bir diğer sanatçı Kıraç’a ulaşmaya çalışırken. “Adam bir yandan şarkılar üretiyor, diğer yandan dizilere harika müzikler yapmakla meşgul. Üstüne üstlük göründüğü kadarıyla röportaj yapmaktan pek hoşlanmıyor. İşin zor oğlum Mesut” diyordum kendi kendime numarayı çevirirken. İsteğimi ilettiğim TMC’den Olcay Hanım, birkaç dakika sonra arayıp, “Önümüzdeki perşembe saat 16:00 uygun” dediğinde şaşkınlıkla dolu bir gülümseme belirdi yüzümde. Ama bu, “Biraz geç. Daha önce olamaz mı?” sözlerinin dökülmesine engel olamadı ağzımdan. Hani derler ya, “Buldun da bulanıyorsun” diye, tam benim o anki durumumu izah ediyordu bu söz.
İki gün sonra TMC’ye varıp, ne için geldiğimizi söyledik. Üç dakika sonra Kıraç karşımızdaydı. (Size bir tüyo vereyim mi; biz de öyle biliyorduk ama aslında adı Kıraç değilmiş. Ne mi? Eee, merak edin biraz.)
“Merhaba” deyip karşısına oturduğumuzda yıllardır tanıdığı arkadaşlarıyla sıradan bir futbol sohbeti yapar gibiydi. Daha biz ağzımızı açmadan, masa üzerindeki FANATİK Gazetesi’ni gösterip, bir şey keşfetmiş çocukların yüzündeki o tatlı gülümsemeyle, “2 ve 3. sayfa Fenerbahçe’ye ait değil mi?” diye sordu. “Evet” dedik, devam etti, “Galatasaray?” “Son iki sayfa”, “Beşiktaş?”, “Ondan iki sayfa içeride.” Yüzündeki gülümseme biraz muzipleşti, “Diğer gazeteler de sizin gibi. Yıllardır anketler yapılır ya, ‘Galatasaray’ın taraftarı şu kadar, Fenerbahçe’nin bu’ diye. Yani demek ki, o anketler bir işe yaramıyor. Gazeteciler işi biliyor. Adam ticaret yapıyor. Fenerbahçe çok sattırıyor ki, ilk sayfalarını ona ayırıyor. Elimizde net bir kanıt var. En çok taraftar Fener’de olmasa, kimse ilk sayfaları ona ayırmaz.” Biraz soluklanıp sürdürüyor konuşmasını, “Fenerbahçe dışındaki takımların taraftarları biraz daha profesyonel. Kötü anlamda söylemiyorum bunu. Yeterince fanatik değil ya da yeterince severek... Sevgi de değil ya. Seviyor tabii, sevmez olur mu? Herkes sever. Fenerli biraz tutkun ya. Aşkla bağlı takımına. Bir de son zamanlarda yapılan yatırımlar, stat çok etkiledi...”
Neyse ki biraz ara veriyor da, biz de ilk sorumuzu soruyoruz: “Fenerbahçelilik nereden geliyor?”
Yanıt kısa ve beklendiği gibi: “Doğuştan abi” diyor, kahkahayı patlatıyor. Bu arada onunla tanışmak amacıyla gelen Hamit Turhan araya giriyor; “Herkes Fenerli doğar, sonra Galatasaraylı, Beşiktaşlı olur derler.”
“Ben Galatasaraylı olamadım. Sebepler vardı ama olamadım” deyince soruyoruz: Nedir acaba o sebep? Yanıtlıyor: “Galatasaray’ın UEFA Kupası’nı almasından bir Türk olarak gurur duydum. Ama keşke Galatasaray değil de, başka bir takım alsaydı.”
İçimden tam, “Hahh, işte fanatik bir Fenerli” diye geçirirken, o bunu yüksek sesle söylüyor: “Ben, gerçekten fanatik bir Fenerliyim. Kasımpaşa tribünü çocuğuyum. Şimdi o tribünler yıkıldı. Galatasaray ile tribünleri yarı yarıya paylaştığımız, gece saat üçlerde maça gittiğimiz dönemleri hatırlıyorum. O zaman da kavgalar olurdu, ama biz şunu biliyorduk; ‘Galatasaraylı olmalı ki, biz de bu heyecanı yaşayalım.’ Adnan Polat bu tribünleri ayırdı. Çok üzülmüştüm buna. Fanatizm biraz da buradan çıktı. Sanki düşman takımmış gibi davranılıyor. Kimse kimseyi görmek istemiyor. Herkes kendi stadını kurtarılmış bölge ilan etti. Herkesin eskiye bir özlemi var. Ben, niye bir Galatasaraylı ile düşman olayım? Arkadaşım, dostum benim. Lütfen eskisi gibi birlikte maça gidelim. Birbirimizi kızdıralım ama eskisi gibi olsun her şey. Oyundur bu, eğlenelim, gülelim. Nasıl olur bilemiyorum ama keşke tribünler yine yarı yarıya olsa diyorum. O zevkliydi çünkü. Atışmalar zevkliydi. Korkunç boyutlara gidiyor olay. Ve çirkinleşiyor futbol. Koskoca başkanlar bile birbirlerine karşı düşmanlıkları çok net dile getiriyor.”
Tek adamlık bazen işe yarıyor
Araya girip, “Yıldırım nasıl bir başkan?” diye soruyoruz. “Aziz Yıldırım, Fenerbahçe’nin başına gelmiş en büyük başkandır. Yaptıklarının daha iyisini hayal edemiyorum. Yatırım yapan, son derece mantıklı kararlar alan biri. Futbolun çok içinden gelen örnek bir başkan.”
Gözlerinin içi gülüyor. Ama biz şeytanın avukatlığına soyunup soruyoruz: “Ama tek adam, diktatör diye eleştiriliyor.”
“Biz, demokrasiyi çok iyi algılayabilmiş bir Cumhuriyet değiliz. Fenerbahçe de bir Cumhuriyet olduğuna göre, orada da demokrasi tam işlemedi” diyor. Ne yazmıştım birkaç yıl önce ben de, “Türkiye Fenerbahçe’dir, Fenerbahçe Türkiye. Birisinde ne oluyorsa, diğerinde de o yaşanıyor.”
Sürdürüyor konuşmasını Kıraç: “Yıldırım’a diktatör diyemem ama bazen tek adamlık işe yarıyor. Çok büyük bir camiasınız. Demokratik bir ortamda her şeyi yapamıyorsunuz. Ben, Yıldırım’ın sert tavırlarını beğeniyorum. Haa, Avrupa’da başarı gelmiyor. Galatasaray, Avrupa’da başarılı oldu sevindik ama bunu değerlendiremedi. Neden? Çünkü altyapısı yoktu. Bu altyapı Fenerbahçe’de var. Sportif başarı gelirse, Galatasaray’ı örnek almamamız lazım! Çünkü büyük başarıyı yatırıma çeviremedi. Fenerbahçe yakalarsa çevirir. Taraftar olarak söylüyorum bunu, inanın Yıldırım bazı şeyleri Fenerbahçe’ye rağmen yapıyor. Kulübün içindekilere rağmen.”
Sıkıştırıyoruz; “Tamam çok şeyler yaptı ama barış ortamının ortadan kalkmasında suçu yok mu?”
“Sorumluluğu vardır ama suçu yok. Suç başka bir şey” diyor Kıraç, “Art niyeti yok. Öyle bir insan olmadığını biliyorum. Çok sevgi dolu, çalışkan bir insan. Türkiye’de Aziz
Yıldırım’a karşı bir sevgi var?”
Kıraç’ın bu sözleri şaşırtıyor bizi. Bir gazeteci olarak gözlemlediğimiz, evet sevgi var ama bir o kadar da düşmanlık var kendisine. Bunu hatırlayıp “Ama” diyecek oluyoruz, söylemek istediğimizi anlamış gibi sözü oraya getiriyor, “Var, çünkü başarılı adam. Bunu herkes biliyor, özeniyor, ‘Keşke bizim başkanımız da böyle olsa’ diyorsa, demek ki, bu adam önemli. Galatasaraylılar bile böyle söylüyor. Biraz kıskançlık var. Bir de, bazı yazarların iddia ettiğinin aksine, Fenerbahçe’nin hakları medyada bayağı yenmiştir. Yıldırım kulübünün haklarını profesyonelce istiyor.”
Her şeyi duymuştuk da ‘profesyonel yönetici’ olduğunu ilk kez biri söylüyordu. Kimsenin görmediğini mi görmüştü acaba Kıraç; “Türkiye’de şu ana kadarki tek örnek. Profesyonel bir yönetici ve yürekten bir taraftar. Bunu uyguladığı zaman da insanlar sorun çıkartıyor. Kulüpler Birliği, ‘Fenerbahçe niye bizimle birlikte olmuyor?’ diyor, sonra Fener’den bir hareket gelince, tersine dönüyorlar. Yani Fenerbahçe’yi kendilerine uydurmak istiyorlar. Yıldırım da, ‘Ben sizin istediğiniz adam olmam’ diyor. Bunu Manchester da diyor, Milan da, Barcelona da. Fenerbahçe, tek başına kalsa da, haklarını savunmak zorunda.”
- Maçlara gidiyor musun?
“Konserlere denk gelmediği zaman gidiyorum. Kombine biletim var.”
Geçen sene 100. yılını kutlayan Galatasaray’dan konser daveti gelse kabul edip etmeyeceğini merak edip soruyor Hamit. Yanıt bizi yanıltmıyor: “Etmezdim. Çok rica olur, şu olur, bu olur, aşamayacağım bir profesyonellik, ekonomik bir durum söz konusu olur, o ayrı. Ama çok açık ve net; Fenerbahçeliyim.”
‘Ben Yıldırım’ deyince şok oldum
Kıraç ile röportaj yapmak istememizin asıl nedeni neydi; Fenerbahçe için bestelediği 100. Yıl Marşı... Oysa bu konunun yanından bile geçmedik. Zaman geçirmeden sormalı: “Marş işi sizden mi çıktı, teklif mi geldi?”
“Aziz Başkan şahsen aradı, şoka girdim. Tanışmamıştım kendisiyle. Direkt kendisi aradı, ‘Böyle bir şey istiyoruz kardeşim. Bize böyle bir marş yapar mısın?’ dedi. Araya birkaç kişi sokarak konuşmadı. Bu önemli. Yıldırım her işi böyle yapıyor zaten. Kimseye bırakmıyor işleri. Bırakacağı zaman gelecek ama şu an değil.”
O, Aziz Yıldırım tahlili yaparken, biz başka bir şeyi merak ediyoruz. Yıldırım aradığında, ‘Niye ben’ diye sorup sormadığını. Bir şey sormadığını söylüyor. Ama asıl bomba arkadan geliyor: “Başkan aradığında, iki kez telefonu kapatmışım. Sekreteri aramış bağlamak için. Ben de, “Kim bu, tanımıyorum” diye telefonu kapatmışım. Son çalışında, ‘Bakalım kimmiş’ deyip açtığımda, ‘Ben Aziz Yıldırım’ deyince şok oldum.”
- Para konuştunuz mu?
“Kesinlikle hayır. En büyük gururum Fenerbahçe için gerçekten bir şeyler yapmak. Bir Fenerli böyle düşünür. O taraftarın sizi sevmesi, yaptığınız işi beğenmesi... Bu heyecan parayla satın alınamayacak bir şey. Tamamen gönül işi.”
-Fanatik bir Fenerbahçeli olduğunuzu söylüyorsunuz. Daha önce aklınızdan geçmedi mi marş yapmak?
“Yıllardır tribünde maç seyrederken hep düşünmüşümdür; bir şarkı yazsam, bir şeyler yapsam, Fenerbahçe tribünü bunu sever mi, söyler mi? Benim için en önemli şey tribün. Tribün çocuğuyum ben çünkü. Onların duygularını biliyorum. Acaba yaptığım bir şey, bir gün tribünlerde kulaklarımı çınlatır mı diye düşündüm hep.”
O zaman hemen sormak lazım, “Bu marşı yaparken, tribünden gelmenin avantajı oldu mu?” diye.
“Çok zorlandım. Çok duygusal bir durumdaydım çünkü. Sinirli, çok aşırı, fanatik; rakibimiz olan Galatasaray ve Beşiktaşlılar’ın sevmeyeceği bir şey yapmak istemedim. Herkesi kucaklamak önemli. Ama Fenerliyim de. Fenerbahçeli bir taraftarın takım sevgisini o güzellikte yapmak istediğim için çok zorlandım.”
Eserin ne kadar sürede çıktığını merak ediyoruz. Bu tip şeyleri kısa sürede yaptığını ancak bunun 4 ay sürdüğünü ifade ediyor. Çünkü yapmış beğenmemiş, yeniden yapmış. Marş, kulüp tarafından çıkarılacak albümde yer alacak. Ama o daha ilerisini düşünüyor: “Yaptığımız bu çalışmaların hepsi 100. yıl etkinlikleri kapsamında. Türkiye olimpiyatları alsa, şu planlanan işler kadar şaşalı olacağını sanmıyorum. İnanılmaz bir şey geliyor. Tüm etkinliklerde olmak istiyorum. Öyle ‘marş verdik, bırakalım’ diye bir şey yok.”
Peki, neler var?
Kutlamalarla ilgili Başkan ve 100. Yıl Kutlama Komitesi Başkanı Ender Alkaya ile görüştüğünü söylüyor, yapılacakların ipuçlarını veriyor. Öncelikle tribünde marşların, tezahüratların ortak bir şekilde yapılması planlanıyormuş. Öyle kafasına göre, bağıra çağıra, küfürle değil, mantıklı şekilde, gösterişi çok yüksek, çok etkili bir şekilde. Öyle coşkulu anlatıyor ki, sanki o günleri şimdiden yaşıyor: “Benim idealim şu; dünya televizyonları Fenerbahçe seyircisini görmeli. ‘Bu nasıl bir taraftar, ne kadar güzel, ne kadar şirin’ demeli, tüm dünyaya tanıtmalı.”
Tribünde koro kurmayı düşünüyor
- Taraftarın hayalindeki gibi olması için önderlik eder misin tribünde?
“Ederim tabii ki. Onu da konuşuyoruz. Tribünde büyük bir koro yapıp, sürekli onun başında olmayı düşünüyorum.”
Hedefler büyük olmasına büyük de, düşünceler hayata ne kadar geçebilir.
Kıraç, bu işin olacağına yürekten inanıyor. Bunun için bir güvencesi de var; Başkan Aziz Yıldırım. “Başkan’ın yeni oluşumunun mutlaka sonuç getireceğine inanıyorum” diyor ve ekliyor, “Sert tedbirleri var bu konuda. Taraftarlarla sürekli toplantı yapıyor. Tedbirlerini alıyor.”
100. yıl için marş yaptı ama ya şampiyonluk gelmezse?
“Şampiyonluğu kaybetmek o an çok büyük keder veriyor, doğru ama bizim önce Fenerbahçeli olduğumuzu, seyretmekten, o renkleri görmekten zevk aldığımızı göstermemiz gerekiyor. Tabii ki şampiyonluğu her zaman isteriz ama 100. yıl kutlamaları şampiyonluğa endeksli değil. Şu an en güçlü aday Fenerbahçe ama olamayabiliriz. Bu durumda Fenerbahçe 100 yıldır yokmuş gibi mi davranacağız?”
‘Niye en güçlü aday Fenerbahçe?’ diye sormak farz oldu.
Yanıt kahkahalar arasında geliyor: “Her zaman en güçlü aday Fenerbahçe. Çünkü 100. yılı. Bu yıl, bunun yılı. Bu senenin yılı değil. Taraftar da bunu böyle algılamalı. Her şeyi kendimize endeksleyemeyiz taraftar olarak. 100 koca yıl. Kaç antrenör, kaç oyuncu, başkan, yönetici, kaç milyon taraftar gelip geçmiş. Kim istemez şampiyonluğu.”
Takımı beğenip beğenmediğini merak ediyoruz. Beğendiğini söylüyor. Fener-bahçe’nin, Türkiye’nin en iyi takımı olduğunu iddia ediyor, bazen oyuncu seçimlerinin tutturulamadığını belirtiyor. Hemen bir kağıt kalem alıp uzatıyoruz: “O zaman siz bir takım yapın.”
“Ben olsam, Edu’yu transfer etmezdim” diye giriyor söze ve aşağıda gördüğünüz 11’i yapıyor. Kaledeki adayı Rüştü ama sezonu kapattığı için Volkan’ı yazıyor zorunlu olarak. Biz de soruyoruz hemen: “Fenerbahçe’ye alınmasını istediğiniz bir oyuncu var mı? Örneğin Galatasaray’dan”
“Yok. Hiçbiri oynayamaz bizde. Fener’in sistemine uymazlar. Biz, birçok oyuncuyu alıp, oynatamamışız. Fener başka takım. Görmek istediğim tek oyuncu, Galatasaray transfer etmeden Hakan Şükür’dü. Çok seviyorum onu. Türkiye’nin yetiştirdiği en büyük santrfordur. Çok gereksiz, anlamsız, basit eleştiriler yapılıyor kendisine. Alternatifi olmayan tek oyuncu. Tanju’nun rekorunu kırsın istiyorum.”
Ben Parreira’cıyım
Zico hakkında ne düşünüyor diye soruyoruz ama o bize başka bir Brezilyalı’dan bahsediyor, “Ben ‘Parreira’cıyım. Bize santrforsuz şampiyonluk yaşatan adam. Müthiş biri. Gitmesi bize çok şey kaybettirdi. Zico’ya gelince. Basında bazen öyle şeyler yazılıyor, konuşuluyor ki, yerlere yatıyorum gülmekten. Zico büyük takım çalıştırmamış, bu işi bilmiyormuş. Adam, Pele’den sonraki dönemde Brezilya Milli Takımı’nın kaptanıydı yaaaa. Bu adam mı bilmiyor futbolu? İnanamıyorum. Efsane bu adam. Pele neyse, Zico da o. Bu adam geliyor Türkiye’ye. Ülkemizi tanımıyor, etmiyor. Bunun acısını her takım yaşıyor Türkiye’de. Fenerbahçe en çok yaşar. Dünyanın en büyük hocaları geldi bize. Uyum döneminde çok zaman kaybettiler. Bizim buna tahammülümüz yok. Biraz daha hızlı davranmaları gerekir. Gelip, ‘takımı tanımak istiyorum’ diyor. Tanı kardeşim. Biraz daha çalış yaa. İşin gücün tek bu olsun, biraz yorul. Bizim çıldırdığımız kadar sen de çıldır.”
Bu kadar yorumda bulunduğuna göre, futboldan anlıyor. O zaman sormanın sırası;
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://launcher.yetkin-forum.com
 
100. Yıl Marşı
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Günlük Yaşantınızdaki Olaylar Çerçevesi =) :: Spor Merkezi :: Fenerbahçe-
Buraya geçin: